Mənəviyyata Açılan Pəncərə

62 – Cuma surəsi

Medine’de inmiş olup 11 âyettir. Adını cuma namazını farz kılan 9. âyetten almıştır. Son Peygamberin evrensel risaletinin insanları arındırması, Yahudilerin kendilerini üstün görüp dine de bu anlayışı hakim kılmalarının zararı bildirilir ve İslâm’ın hem dünyayı, hem âhireti, hem de bütün insanlığı kucaklayan ibadet telakkisine işaret edilir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1 – Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi melik (kâinatın gerçek hükümdarı), kuddûs (çok yüce, her noksandan münezzeh) azîz ve hakîm olan Allah’ı tesbih ve tenzih eder.

2 – O, ümmîler arasından, kendilerinden olan bir elçi gönderdi. Bu elçi onlara Allah’ın âyetlerini okur, onları arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Halbuki daha önce belli ve kesin bir sapıklık içinde idiler.

Ümmî kelimesi burada Yahudi geleneğinde ifade ettiği anlamda olup Cenab-ı Hak Yahudileri üstü kapalı bir şekilde kınamaktadır: “Ey Yahudiler, siz Araplara aşağılamak kasdiyle ümmî diyorsunuz. Fakat, Allah risaletini, onların arasından seçtiği birine verdi.” Ümmî tabiri ayrıca şu anlamlara gelebilir: Ehl-i kitap olmayan (3,20); kendi kitaplarını bilmeyen (2,78); Yahudi olmayan (3,75). İbranîce aslında Goyim (Batı dillerinde gentiles) Yahudi olmayanlar hakkında kullanılıp bunlara hiç değer verilmez. Türkçe Tevrat çevirilerinde bu kelime “milletler” diye çevirilir. Ayrıca Yahudilerin şu gerçeği anlamaları ima ediliyor: “Siz Arapların Cahiliye dönemlerini iyi bilirsiniz. Peygamberin önderliğinde onların nasıl bir nitelik kazandıklarını da görüyorsunuz. Öyleyse bunun ancak ilâhî bir kaynaktan olduğunu anlamanız gerekmez mi?”

Ümmî kelimesi bazı ayetlerde “bütün milletlere gönderilmiş, evrensel” anlamında kullanılmıştır (konunun A. Bedevi tarafından tahkiki için bkz. S. Yıldırım, Oryantalistlerin Yanılgıları, s.133-134).

3 – Bu Peygamber, henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da gönderilmiştir. O gerçekten azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir). [17,44; 3,20; 43,44; 26,214; 7,158; 6,19]

4 – Bu, Allah’ın lütfu olup onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf ve ihsan sahibidir.

5 – Tevratın mesajını ulaştırma ve onu uygulama yükümlülüğünü kabul ettikleri halde, sonra bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler,

tıpkı ciltlerle kitap taşıyan merkebe benzer.

Allah’ın âyetlerini yalan sayan kimselerin düştükleri durum ne fecî!

Allah böylesi zalim gürûhu hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz. [7,179]

6 – De ki: “Ey kendilerine Yahudi diyenler! İnsanlar arasında yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ettiğinize göre,

bu iddianızda tutarlı iseniz, haydi hemen ölmeyi temenni edin de bir an önce O’na kavuşun! [2,94-96]

Yahudi, Hz. Yâkub (a.s.)’ın dördüncü oğlu Yehuda’ya nisbettir. Hz. Süleyman (a.s.)’dan sonra İsrailoğulları ikiye bölününce onlardan birine Yehuda, öbürüne İsrail adı verilmiştir. Hz. Yâkub’un soyundan gelen kabilelerden sadece Yehuda ve Bünyaminin nesli kalıp, çoğunluk da Yehuda’da olduğundan bu isim galip gelmiştir.

7 – Ama onlar bizzat yaptıkları zulümler sebebiyle asla ölümü temenni etmezler. Allah o zalimleri pek iyi bilir.

8 – De ki: “Sizin kaçtığınız o ölüm var ya, o mutlaka sizi karşılayacaktır. Sonra da görünmeyen ve görünen ne varsa hepsini bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz, O da sizin yaptıklarınızı tek tek bildirecek (ve ondan ötürü karşılığını verecektir). [4,78]

9 – Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağırıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır![17,19]

Cuma namazı, cuma günü öğle vaktinde cemaatle kılınır. İç ezanın peşinden verilen hutbeden sonra iki rek’atlık farz namaz eda edilir. Hutbeden önce ve farzdan sonra kılınan müstehab namazların rek’atları mezheplere göre hafif farklılık gösterir. Bunun dışında Müslümanlar cuma günü işleriyle meşgul olabilirler. Yahudilerin cumartesi, Hıristiyanların pazar günü yaptıkları gibi dünyevî işleri tatil etmeye mecbur değildirler.

10 – Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze gidin! Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın! Felaha ermenizi ümid ederek Allah’ı çok zikredin!

11 – Onlar bir ticaret veya bir eğlence görünce oraya doğru sökün edip, seni hutbe verirken ayakta bırakıverdiler.

De ki: Allah’ın nezdinde âhirette olan nasip, buradaki eğlenceden ve ticaretten elbette daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Exit mobile version