Mekke’de indirilmiş olan bu sûre 30 ayettir. Bu sûre adını, birinci ayetinde geçen ve “Sabah aydınlığı” mânasına gelen Fecr kelimesinden almıştır. Allah Teâlânın elçilerini yalancı sayan bazı toplulukların fecî âkıbetleri, Allah’ın kullarını imtihan etmesindeki hikmet ve neticede, âhirette müminlerle kâfirlerin karşılaşacakları durumlar bildirilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Fecr hakkı için!
2 – O on gece hakkı için!
On gece: Zilhicce ayının ilk on gecesi diye tefsir edilir.
3 –Çift ve tek hakkı için!
Çift ve tek birçok kavram hakkında geçerlidir. Gök-yer, gece-gündüz, deniz-kara. Yahut tek ve çift rekatlı namazlar. Yahut Zilhiccenin onuncu günü olan kurban bayramının ilk günü çift, dokuzuncu arefe günü ise tek’dir gibi tefsirler yapılmıştır.
4 – Akıp giden gece hakkı için ki: (Kıyamet gelecektir.)
5 – Nasıl, bunlarda aklı olan için yemin değeri vardır değil mi?
6-10 – Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd halkına, [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]
Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud halkına [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]
Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun’a, [7,103-141; 11,96-99; 38,13; 43,46-56]
Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?
İrem’den maksat Âd halkıdır [53,50]. Bu azapla helâk olanlar Âd-ı ûlâ: ilk Âd olup, bu azaptan kurtulup geriye kalanlara Âd-ı Uhrâ: “sonki Âd” denir. Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın İrem adlı oğluna mensup olduklarından bu ad verilmiştir.
Zi’l-evtad: Mecazen Firavun’un büyük ordular sahibi olduğuna veya kazıklar dikerek insanlara işkence uygulatmasına veya Mısır piramitlerine işaret olabilir.
11 – Bütün bunlar, bulundukları ülkelerde azdıkça azdılar.
12 – Oralarda fesat ve bozgun çıkarıp, nizamı altüst ettiler.
13 – Bu yüzden senin Rabbin de onların üstüne azap kamçıları yağdırdı.
14 – Çünkü Rabbin hep gözetlemededir.
15 – Rabbi, insanı denemek için ona değer verip, nimetlere gark edince o: “Rabbim hakkım olan ikramı yaptı.” der.
16 – Ama yine denemek için nasibini daraltınca O: “Rabbim beni zelil, perişan etti!” der.
17 – Hayır! (Siz Allah’tan hep ikramı devam ettirmesini istersiniz ama,) yetime değer vermezsiniz!
18 – Muhtaçları doyurmaya teşvik etmezsiniz.
19 – Mirasları helâl haram demeden ne gelse yersiniz.
İslâm’dan önce Araplar kadınlar ve çocukları mirastan mahrum bırakırlardı. Bunların dışında kalanların miraslarını ise kim baskın çıkarsa o ele geçirirdi.
20 – Mal mülk sevgisi ise bütün benliğinizi kaplamış!
21 – Hayır! Bu yaptıklarınız kesinlikle yanlış!
Dünya sarsılıp parça parça döküldüğü zaman,
Bu haksızlıkları yapmanızın sebebi, âhiret hesabını inkâr etmenizdir. Ama, iş öyle değil, siz elbette hesaba çekileceksiniz.
22 – Rabbinin emri gelip melekler de saf saf geldikleri zaman,
23 – Ve cehennemin getirildiği gün…
İnsan işi anlar o gün!
Ama anlamasının ne faydası var o gün!
24 – “Keşke sağlığımda bu hayatım için hazırlık yapsaydım!” der.
25 – İşte o gün O’nun ettiği azabı kimse edemez.
26 – O’nun vurduğu bağı kimse vuramaz.
27-30 – Ey gönül huzuruna ermiş ruh!
Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!
Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!
Âyetteki “Nefs-i mutmainne” tabiri: Allah’ı tek İlah kabul edip O’nun peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği bütün buyruklara bütün gönlü ile inanan, tam bir teslimiyetle imanının gereğini yapan mümindir. Bu söz, ona, rûhunu teslim edeceği sırada söylenecektir.