Medine’de inmiş olup 11 âyettir. Adını cuma namazını farz kılan 9. âyetten almıştır. Son Peygamberin evrensel risaletinin insanları arındırması, Yahudilerin kendilerini üstün görüp dine de bu anlayışı hakim kılmalarının zararı bildirilir ve İslâm’ın hem dünyayı, hem âhireti, hem de bütün insanlığı kucaklayan ibadet telakkisine işaret edilir.
Medine’de inmiş olup 14 âyettir. Adını 4. âyetten almıştır. Sûrenin asıl konusu gerçeğe iman edip o uğurda mücahedeyi teşviktir. İnsanlığın üç büyük Peygamberi olan Hz. Mûsâ, Hz. Îsâ ve Hz. Muhammed aleyhimüsselamın risalet ve tebliğlerine işaret edilmiştir.
Medine döneminde inmiş olup 13 âyettir. Adı “imtihan edilen kadın”, mânasına olarak “mümtahane” yahut “şiddetli bir şekilde imtihan eden ahkâmı açıklayan sûre” mânasına olarak “mümtehine” şeklindedir.
Medine’de inmiştir. 24 âyettir. Adını ikinci âyetinde geçen haşr kelimesinden almıştır. Bu da “sevkiyat için bir yere toplama” demektir. Hz. Peygamber (a.s.), Medine şehir devletini Müslümanlar, Yahudiler ve müşriklerin anlaşmalarını sağlayarak kurmuştu.
Medine’de inmiştir. 22 âyettir. “Halini anlatıp hakkını savunan kadın” anlamına gelen mücadile sıfatı, birinci âyetin konusundan alınmıştır
Medine’de inmiştir. 29 âyettir. 25. âyette geçen ve “demir” anlamına gelen kelime, sûrenin adı olmuştur. Sûre Allah’ın büyüklüğünü, hak ve hakikat uğrunda fedakârlığın lüzumunu, dünyanın geçici zevklerinin insanı aldatmaması gerektiğini, İslâm’a karşı kılıç çekenlerin yenileceklerini, Allah’ın Müslümanlara vaad buyurduğu lütufları ve nihayet, önceki peygamberlere inanmanın, onların dâvetini son ve mükemmel tarzda yenileyen Hz. Muhammed’e iman […]
Mekke’de inmiştir. 96 âyettir. “Gerçeğin ta kendisi olan büyük hadise” anlamına gelen el-Vâkıa adı, ilk âyetten alınmıştır.
78 âyet olup Mekke’de inmiştir. İlk âyetinde Rahman ismi geçtiğinden ve sûre boyunca Allah’ın rahmâniyeti anlatıldığından bu ad verilmiştir. Bir önceki Kamer sûresi daha ziyade terhib yani kendilerini bekleyen tehlikeyi bildirerek insanları dine dâvet ederken, bu sûre daha ziyade tergib, yani Allah’ın bu dünyada, özellikle ebedî cennette hazırladığı nimetlerini hatırlatarak oraya dâvet eder.
55 âyet olup Mekke’de inmiştir. Sûreye, ilk âyetinde geçip “dolunay” anlamına gelen “Kamer” adı verilmiştir. Âhireti ve Hz. Peygamber (a.s.)’ın nübüvvetini inkâr eden Mekke müşrikleri uyarıldıktan sonra, Hz. Peygamberi ve müminleri teselli için, daha önceki peygamberlerin tebliğ hayatları özetlenir
62 âyettir. Mekke’de takriben risaletin 5. yılında inmiştir. Sûre adını, birinci âyetinde geçen ve yıldız anlamına gelen necm kelimesinden almıştır.
Mekke’de nâzil olmuştur. 49 âyettir. Sûre Hz. Mûsâ (a.s.)’ın ilahî tecellilere mazhar olduğu dağa işaretle başlar ve Kur’ân’ın da Nur dağındaki vahiyle başladığına imâ edilir.
Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. Adını ilk âyetinde geçen kelimeden almıştır. Bu sûre-i şerife kâinatta cereyan eden bazı muazzam işlere veya onlara müvekkel kılınan melaikeye dikkat çekip, kasem ederek başlar.
Mekkî olup, 45 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve huruf-i mukattaa kabilinden olan Kâf harfinden almıştır.
Medine’de nâzil olmuş olup 18 âyettir. Sûrenin adı, 4. âyette geçen “hucurât” kelimesinden alınmıştır.
Medine döneminde nâzil olmuştur. 29 âyettir. Adını, bu sûre-i şerifede bahsedilen ağırlıklı konulardan birinden almıştır. Bu konu, hicrî 6. yılı Zilkade ayında yapılan Hudeybiye anlaşmasıdır.
Medine’de nâzil olmuştur. 38 âyettir. Sûrenin adı 2. âyetinden gelmektedir.
Mekke döneminin sonlarında indirilmiştir, 35 âyettir. Sûrenin adı 21. âyetinde geçen kelimeden gelmektedir. Ahkâf: “Kum tepeleri” demektir. Bu sûre Havamîm grubunun son sûresidir.
Mekke döneminin sonlarında nâzil olmuştur, 37 âyettir. Câsiye “diz üstü çöken” mânasına olup, âhirette bütün milletlerin, Allah’ın hâkimiyeti önünde dize geldiklerini ifade eden bu kelime 28. âyette geçip, sûreye adını vermektedir
Mekke döneminin sonuna doğru nâzil olan sûrelerden olup 59 âyettir. 10. âyetinde geçip “duman, gaz” mânasına gelen “duhan” kelimesi, bu sûreye isim olmuştur.
Mekkîdir, âyet sayısı 89’dur. Zuhruf: “altın, mücevher” demektir. 35. âyette geçen bu kelimeden ötürü, Sûreye bu isim verilmiştir.