Mekke’de nâzil olmuş olup 4 âyettir. İlk vahyedilen sûrelerden olan bu sûre, adını konusundan alır. Kur’ân’ın hülâsası ve halis tevhidi ortaya koyması ile ihlâs adı verilmiştir. Bu sûre şirkin her çeşidini pek özlü bir şekilde reddetmektedir.
Ayrıca Mesed veya Leheb sûresi olarak adlandırılan bu sûre, Mekkî dönemin başlangıcında nâzil olan sûrelerdendir. Hak dine düşmanlık etmesi sebebiyle kin ve hasedinden yanan, böylece varacağı ebedî cehenneme girmeden, dünyada aleve giren ve “ateşlik” mânasına gelen Ebû Leheb ile eşinin şahsında din düşmanlarının âkıbetini bildirir. Ebû Leheb’in âkıbetini ve kâfir olarak öleceğini senelerce önce haber […]
Medine’de nâzil olan sûre 3 âyettir. Zafer mânasına gelen Nasr sûresi, adını ilk âyetinden almaktadır. Hz. Peygamberin tebliğinin gayesine ulaştığını, dolayısıyla dünyadaki görevinin tamamlanıp Yüce Dosta (Refik-i A’lâya) dönme zamanı geldiğini beyan buyurur.
Mekke’de nâzil olmuş olup 6 âyettir. Bu sûre, adını ilk âyetinden almaktadır. Müslümanların kâfirler karşısında kesin kararlı olarak tevhide sarılmalarını, bununla beraber kâfirleri dine kabul etmeye zorlamayıp kendi tercihlerine bırakmalarını bildirir. Müşrik yerine kâfir kelimesi kullanılarak Hz. Peygamberin dinine inanmayan bütün gruplara hitab edilmektedir. Kâfir kavramı hakaret anlamı taşımaz. Kâfirler “Hz. Muhammed’in elçiliğini inkâr edenler […]
Mekke’de nâzil olan bu sûre Kur’ân-ı Kerîm’in vahyin başlangıç döneminde indirilen sûrelerindendir. Kur’ân’ın en kısa sûresi olup 3 âyettir. Yüce Allah’ın, Resulüne lütfettiği feyiz ve bereketi, beşeriyetin gönlünde nail olduğu saltanatı beyan eder.
Mekke’de nâzil olan bu sûre 7 âyettir. Adını “yardımlaşma” mânasına gelen son âyetinden ve sûreye genel olarak hâkim olan konudan almıştır. Dine ve yapılan işlerin âhirette karşılığının alınacağına iman etmenin esas olduğunu ve toplumda dayanışma ve yardımlaşmanın şart olduğunu vurgular.
Mekke’de indirilmiş olup 4 âyettir. İlk âyetinde Kureyş’ten bahsettiği için bu isim verilmiştir. Bir önceki Fil sûresindeki konu ile sıkı irtibatı olup onun devamı gibidir. Kâbe’ye sahip çıkıp onu korumaları sebebiyle Kureyş’in nail oldukları nimetleri bildirmektedir.
Mekke’de nâzil olan bu sûre 5 âyettir. Sûre, adını ilk âyetinden almaktadır. Allah’ın dinine karşı çıkanların âkıbetlerinin hüsran olduğunu, Kâbe’yi yıkmaya gelen Ashab-ı Fil’in hüsranını misal vererek beyan buyurur.
Mekke’de indirilmiş olup 9 âyettir. Adını ilk âyetinden almıştır. İnsanları ayıplayıp hakaret etmenin çirkinliğini ve onları bekleyen cehennemin dehşetlerini tasvir eder.
Mekke’de nâzil olan bu sûre 3 âyettir. Adını ilk âyetinden alır. Bu veciz sûre, İslâmı iki satırda özetlemektedir. Allah Teâlâ birinci âyette “asr”a dikkat çekmekte, onun önemini hatırlatmaktadır. Asr sözlükte: dehr, süresiz zaman, gece ve gündüz, ikindi vakti, herhangi bir şeyin muayyen vakti, insan toplumu, yağmur gibi çok çeşitli mânalara gelebilir. Tefsirciler daha çok “ikindi […]
Mekke’de nâzil olmuş olup 8 âyettir. Medine’de indirildiği de nakl edilir. Sûre adını ilk âyetinden almıştır. İnsanların geçici dünya menfaatlerine hücum etmelerinin mânasızlığı, böyle yapmanın kendilerini, yaratılışın esas ve yüksek gâyelerinden alıkoyacağı bildirilir.
Mekke’de indirilmiştir, 11 âyettir. Kıyametin bir sıfatı olan ve ilk âyetinde geçen kelime, sûreye isim olmuştur. Kıyametin dehşetini ve iyilerle kötülerin âkıbetlerini beyan eder.
Mekke’de indirilmiş olup 11 âyettir. Sûrenin ilk âyetinde geçen ve “cihad meydanında nefes nefese koşan atlar” mânasına gelen el-Âdiyât kelimesi, ona isim olmuştur. İnsanlarda yaygın bazı karakterler vurgulanarak, sinelerde saklı olan şeylerin bile açığa çıkarılacağı mahşer günü hatırlatılır, insanın o güne göre kendisini ayarlaması ders verilir.
Medine’de indirilmiş olan bu sûre 8 âyettir. Mekke’de nâzil olduğunu kabul edenler de vardır. Sûre adını, birinci âyetinde geçen fiilin masdarından almıştır. “Deprem” mânasına gelmektedir. Kıyametten hemen önce gelecek olan şiddetli depremden, daha sonra bütün ölülerin kabirlerinden çıkıp hesap vereceklerinden bahseder.
Medine’de indirilmiş olup 8 âyettir. Adını ilk âyetinde geçen el-Beyyine (açık ve kesin delil) kelimesinden almıştır. Bu sûre-i celîle Ehl-i kitabın Hz. Peygamber (a.s.)’ın risaleti karşısındaki tutumlarını, Allahı tek İlah tanıyarak O’na halis ibadet etmenin gerekliliğini, müminlerle kâfirlerin âhiretteki durumlarını beyan eder.
Mekke’de nâzil olmuştur, 5 âyettir. Adını ilk âyette geçen Leyleti’l-Kadr, yani “Kadir gecesi” kelimesinden almıştır. Kadir: “Mevki, şeref, değer, azamet” mânalarına gelir. Kur’ân’ın vahyinin başlangıcından ve o gecenin büyük fazilet ve bereketinden, o gece kâinatı kaplayan ilâhî esenlikten bahseder.
Nübüvvetin başlangıcında Mekke’de indirilmiş olan bu sûre 19 âyettir. Bu sûre-i celilenin ilk beş âyeti, Kur’ân-ı Kerîm’den ilk nâzil olan kısmını teşkil eder. Sûre adını 2. âyette geçen el-alak kelimesinden almıştır. Bu kelime, “yapışkan, asılıp tutunan şey” demek olup, bundan maksat insanın, ana rahminin cidarına yapışan döllenmiş bir hücreden yaratıldığını hatırlatmaktır.
Mekke’de indirilmiş olup 8 âyettir. Bu sûre, adını ilk âyetinden almıştır. Allah Teâlâ bu sûrede insan nev’ini bütün yaratıkların en şereflisi kıldığını ve insanın âhirette Allah’ın huzurunda dünya hayatında yaptıklarından hesap vereceğini bildirmektedir.
Mekke’de nâzil olmuş olup 8 âyettir. Bu sûre adını ilk âyetinde geçen bir kelimeden almıştır. Allah Teâlâ’nın, Resulünün kalbini ferahlandırmasını ifade eden bu neşrah kelimesi sûrenin esas konusunu teşkil etmektedir. Çok ağır olup, onun belini çatırdatan risalet ve tebliğ meşakkati, Allah’ın ihsanı ile hafiflemiştir. Hz. Peygamber (a.s.)’a tâbi olarak tebliğ ve hakka hizmet vazifesini devam […]
Mekke’de nâzil olan bu sûre 11 âyettir. Adını ilk âyetinde geçen duhâ kelimesinden almıştır. Duhâ, güneşin kuşluk vaktindeki parlak hali ile ortalığa verdiği aydınlığa denir. Hz. Peygamber aleyhisselamın şahsiyetinden, Allah’ın ona lütfettiği dünya ve âhiret nimetlerinden bahsedip onun, bunlara olan şükrünü ilan etmesini hatırlatır.